J.J. Abrams’ı artık sinameseverler yakından tanıyorlar. 1990’larda senaryo yazarak anne babasının da çalıştığı televizyon dünyasına giren Abrams, önce Alias dizisiyle tanındı, sonra Lost ile popüler oldu. Sonrasını biliyorsunuz, hem Star Trek hem Star Wars yönetmenliği yaparak bu iki efsanevi serinin dümenine geçmeyi başaran ilk yönetmen oldu (hatta arada bir de Görevimiz Tehlike çekti).
Bütün bunların yanısıra prodüksiyon şirketi Bad Robot ile bir sürü film çekiyor ve bazen de başkalarına yazdırıp yönettiriyor. İşte Cloverfield üçlemesi Abrams’ın prodüksiyonunu yaptığı ama yaratıcı sürecine doğrudan katılmadığı üç filmden oluşuyor. Son filmi Şubat 2018’de Netflix’te piyasaya çıkan üçlemeyi inceleyelim şimdi.
Cloverfield
Üçlemenin ilk filmi 2008’de çekilmiş. Filmde ilk defa 1999’da Blair Cadısı Projesi filminde kullanılan “keşfedilen amatör film” yöntemi kullanılmış. Bu yöntemde filmin bir kısmı (ya da hepsi) olaylardan sonra keşfedilen bir amatör kamera kaydından oluşur. Tabii %100 bu olmuyor, ama çoğunlukla görebildiğimiz amatör kameramanın gördüğüyle sınırlı olduğundan film çok daha otantik bir hal alıyor ve inandırıcılığı oldukça artıyor, sanki kendimizi olayların ortasında buluyoruz ve bir çok şeyi kısmen görebildiğimiz için de atmosferin gizemi bir kaç kat artıyor. Bu yöntem Doğaüstü Aktiviteler (Paranormal Activity) gibi fimlerde de son derece başarılı kullanılarak genelde korku filmi alanına özgü bir yöntem olarak yerleşmiş oldu. En beğendiğim örneklerden biri 2007’de çekilmiş İspanyol filmi Rec.
Bu filmde bulunan amatör film aslında dolu bir kasetin üstüne kaydedildiği için önce kasetin ilk kaydedildiği dönemde (bir kaç yıl önce) genç bir çiftin (Beth ve Rob) New York’ta meşhur Coney Island’a gitmelerini izliyoruz. O görüntülerin üzerine kaydedilen yeni görüntüler ise şimdiki zamanda ve Rob’un Japonya’ya bir Müdür Yardımcılığı pozisyonuna gitmesi şerefine verilen veda partisini içeriyor. Bu görüntülerden Beth ile Rob’un artık ayrılmış olduklarını anlıyoruz. Parti gitgide çılgınlaşıyor ve birden büyük bir patlama oluyor. Uzakta bir yerlerde gökdelenlerden alevler yükseliyor ve esrarengiz olaylar başlıyor.
New York’a canavarımsı bir şey saldırmıştır. Filmde canavarı çok açık göremeyiz, hep hızlı kamera hareketleri arasından, yan planlardan ve hayal meyal görürüz. Filmdeki bazı çekimler 12 Eylül’de İkiz Kuleler’in yıkılmasından sonra toz bulutlarına varıncaya kadar o olayı hatırlatıyor gibi (Godzilla’nın Japonlara 2. Dünya savaşının ve atom bombasının yıkımını hatırlattığı yazılmıştı hep). Film boyunca partiden ayrılarak evlerine ve daha sonraları da sadece güvenli bir yere ulaşmaya çalışan gençlerin başından geçenleri izleriz.
Son derece ustalıkla çekilmiş film tam bir sonuca ulaşmıyor ve kafamızda bir sürü soru bırakarak sonlanıyor, biz de seyirci olarak nefes nefese izlediğimiz filmden sonra derin bir nefes alıyoruz.
Filme IMDB’de 10 üzerinden 8 verdim, seyirci ortalaması 7 olmuş.
Cloverfield Yolu 10 Numara (10 Cloverfield Lane)
İlk filmle çok ilgisi yokmuş gibi görünen bu ikinci film 2016 yapımı. Sevgilisinden ayrılan Michelle arabasıyla Louisiana otoyollarında giderken bir kaza geçirir. Kendine geldiğinde bir tür yeraltı sığınağındadır ve bir hücrede yatağa zincirlenmiştir, bacağı sargılıdır ve üstü başı yara bere içindedir. Howard gelip kendini tanıtır ve ona yiyecek getirir. Adamın görüntüsünden kuşkulanan Michelle dışarı çıkmak isteyince çıkamayacağını, kaza geçirince onu kendisinin kurtardığını, büyük bir saldırı gerçekleştiği için ve dışarıda sağ kalan olup olmadığını bilmedikleri için, havanın da zehirli olabileceğini düşündüğü için çıkmasına izin veremeyecektir.
Bu arada sığınakta Emmett adında bir genç vardır, onun da kolu sargılıdır. Michelle Emmett’e kuşkularını anlatır. Emmett ise saldırının gerçek olduğunu, kendisinin Howard’ın sığınağının yapımında çalışmış olduğu için saldırı olunca gelip sığınağa girdiğini söyler. Film ilerledikçe Howard’ın saldırganlığı ve bizim de kuşkularımız artar. Howard gerçeği mi söylemektedir, yoksa genç kadınları kaçırıp sığınağa kapatan bir sapık mıdır? Film bir anlamda bu tür psikolojik gerilim filmlerinin klişe temalarını tersyüz ederek seyirciyi sürekli diken üstünde oturtmayı ve şaşırtmayı amaçlıyor.
Üçlemenin parçası olmasına gelince, tabii çok ipucu vermek istemiyorum ama bahsettiğimiz saldırının ilk filmde New York’a yapılan saldırıyla ilişkili olduğunu tahmin ettiniz sanırım.
John Goodman'ı genelde komedi filmleriyle tanıyoruz ama bu filmdeki eski Deniz Piyadesi ve sağkalıcı (survivalist) tiplemesi olağanüstü iyi ve ürkütücü.
Filme IMDB’de 10 üzerinden 8 verdim, seyirci ortalaması 7.2 olmuş.
Cloverfield Paradoksu (The Cloverfield Paradox)
Üçlemenin bu son filmi henüz Şubat 2018’de piyasaya (Netflix üzerinden) çıktı. Serinin ilk iki filminin hayranları bu filmi izlemeye başladıklarında birden ters köşe oluveriyorlar.
Dünyada sürmekte olan müthiş enerji krizi nedeniyle bir çok ülke birbirlerini boğazlamaya hazırlanmaktadır, her an nükleer savaş çıkabilir. Bu sırada uluslararası bir astronot ekibi, dünya yörüngesinde yeni bir parçacık hızlandırıcıyı çalıştırarak gezegenin enerji krizini çözebilecek verimlilikte bir enerji kaynağı yaratmak için göreve başlarlar. Kahramanımız Hamilton, korsan enerji üretmeye çalışırken çıkan bir yangında kaybettiği çocuklarının acısını kalbine gömerek ve başka çocukların aynı şeyi yaşamaması için kocasını bırakarak ekibe katılır. Ekip Amerikalı, İngiliz, Çinli, Rus, Alman yani bir sürü ulkeden gelen astronotlardan oluşur ve aralarında sürekli bir gerilim vardır.
İki yıl kadar başarısız deneyimlerden ve atlatılan çeşitli badirelerden sonra parçacık hızlandırıcı çalışır ama küçük bir sorun vardır. Dünya’yı bulamazlar
Aslında ilginç bir konuyu işliyor film. Her ne kadar paralel evrenler ilk defa işlenmiyorsa da belki buradaki tema çok işlenmemiş olabilir. Benim filmle ilgili problemim şuydu: İlk iki filme nasıl bağlandı? Evet filmde bunun bir tür açıklaması yapılıyor ama inandırıcı değil. Olaylar ilk filmdeki saldırıdan önce oluyor ama ilk iki filmde enerji krizi çeken bir Dünya ile ilgili hiç bir bilgi yoktu, hatta ilk filmdeki veda partisi, sonra askeri operasyonlar hiç bir enerji krizine işaret etmiyordu, dolayısıyla bağımsız olarak kabul edilebilir düzeyde bir Bilim Kurgu filmi olabilecek bu eser, Cloverfield Üçlemesinin parçası olarak inandırıcı olamıyor.
Filme IMDB’de 10 üzerinden 6 verdim, seyirci ortalaması 5.8 olmuş.
Abrams’ın prodüksiyonunu yaptığı yeni bir filmin Cloverfield üçlemesini bir dörtlemeye çıkaracağı söyleniyordu. Overlord adındaki 2018 yapımı film 2. Dünya Savaşı sırasında gelişen doğaüstü olayları anlatıyor. Ancak anladığım kadarıyla Cloverfield bağlantısı pek yok. Abrams’ın şu sırada ilk filmin devamı olacak yeni bir Cloverfield filminin prodüktörlüğünü yaptığını biliyoruz.